''Evliya Çelebi abartır’’ derler. Bizce ‘’ol Hakir’’ abartmazmış, abartmanın tadını çıkarırmış!
10
ciltlik, 20 kitabından ‘tadını çıkarma’nın en güzel bir örneklerinden biri:
''Kusurlu
Hakir'', alem seyyahı, insanoğlunun dostu, dünyayı gezen gösterişsiz Evliya’’nın
yolu 1649’da Hasankeyf’e düşer.
Dülh’u adlı
bir Kürt görür ve başlar anlatmaya:
Allah’ın emri
adamın boyu üç buçuk arşın idi. Başı Adana kabağı yahut Van lahanası veya
Sakarya Nehri kenarında Geyve kasabası kadar devletli kellesi var idi.
Gözleri üğü
kuşu (baykuş) gözleri gibi yuvarlak idi ama Yaratıcı’nın hikmeti ol heybetli
adam gözlerinin kapaklarını kırpsa diğer insanlar gibi gözlerini kapamayıp
gözleri pınarı yerinden gözleri kuyruğu tarafıyla göz kapaklarının yanına
kayardı.
Ve burnu Mısır’ın
ve Mora diyarının mor patlıcanı kadar gaga burnu var idi.
Ve dudakları
sanki deve dudağı idi.
Ve dişleri
İsfahan öküzü kadar idi.
Ve omuzlarına
birer adam otursa yerim dar demezdi.
Ve garip hikmetin
biri de o kimsenin sekiz bıyığı var idi. Evvela büyük bıyığı aslısı kulaklarının arkasına erdikten sonra fazlasını arakiyesinin (keçeden bir baş
giyeceği) içine kor idi.
Ve arakiyesi
bir kile Siirt pirinci alırdı. Ve iki bıyığı da burnu deliklerinden dışarı
sarkmış idi. Ve iki bıyığı kulakları deliğinden dışarı çıkmış idi.
Ve iki kaşları da birer karış bıyık gibi
sarkmış idi.
Bu anlatılan
minval üzre sekiz adet bıyık sahibi bir gariplerin garibi bir adam idi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder